TCK 278: Suçu Bildirmeme Suçu Kapsamına Neler Girer?
1. Suçu Bildirmeme Suçu Nedir?
Türk Ceza Kanunu m. 278 şu şekilde düzenlenmiştir:
“İşlenmekte olan veya işlendiğini bildiği bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi hakkında altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
Bu suçun oluşması için şu şartlar gerekir:
- Failin suçu bilmesi (kasıt)
- Yetkili makamlara bildirmemesi
- Şikâyete tabi olmayan bir suç olması
2. Şahsa Karşı Suçlarda Bildirmeme Söz Konusu Olur mu?
a. Failin Kendi Aleyhine Olan Suçlar:
- Kişi kendi aleyhine işlenmiş bir suçu bildirmek zorunda değildir. Bu durum, TCK sisteminde “kimse kendini ihbar etmek zorunda değildir” ilkesiyle de bağdaşır.
- Ancak, suç şikâyete tabi değilse, ve kişi bu suçu başkasına karşı işlendiği hâlde biliyor ama bildirmiyorsa, TCK 278 kapsamına girer.
b. Failin Kendisini Mağdur Etmeyen Suçlar:
- Eğer suç, failin değil bir başkasının mağduriyetiyle ilgiliyse ve şikâyete tabi değilse, bu durumda bildirmemek suç olur.
- Örnek: Fail, komşusunun çocuğuna karşı işlenmiş bir cinsel istismarı bilmesine rağmen bildirmiyorsa ve bu suç şikâyete tabi değilse, TCK 278 gereği sorumlu olur.
3. Şikâyete Tabi Suçlarda Bildirme Zorunluluğu Var mı?
Hayır. TCK 278 kapsamında yalnızca şikâyete tabi olmayan suçlar için bildirim yükümlülüğü vardır. Şikâyete bağlı suçlarda (örneğin basit yaralama, hakaret) bildirim yapılmaması suç oluşturmaz. Çünkü bu suçlar kamu adına değil, mağdurun talebiyle yargılamaya konu edilir.

4. Kapsamlı Örnekler:
Örnek 1 – Şikâyete Tabi Olmayan Suç (Bildirme Zorunluluğu Vardır):
- Öğretmen, öğrencilerinden birinin babası tarafından sürekli dövüldüğünü ve bunun ağır yaralama boyutuna ulaştığını öğreniyor.
- Ağır yaralama suçu şikâyete tabi değildir.
- Öğretmen bu bilgiyi yetkililere bildirmezse, suçu bildirmeme suçu (TCK 278) oluşur.
Örnek 2 – Şikâyete Tabi Olan Suç (Bildirme Zorunluluğu Yoktur):
- Bir kişi komşusunun bir başka kişiye hakaret ettiğini biliyor.
- Hakaret suçu şikâyete tabidir.
- Bildirmemesi TCK 278 kapsamına girmez.
5. Kendisine Karşı İşlenen Suçlarda Bildirmeme Suçu Olur mu?
Hayır. Kişi kendisine karşı işlenmiş bir suçu (şikâyete tabi olsun ya da olmasın) bildirmediğinde, TCK 278 kapsamında cezalandırılamaz. Bu durumun gerekçesi:
- Kişinin suç duyurusunda bulunmama özgürlüğü,
- Şikâyetten vazgeçme hakkı,
- Ve kendini koruma ilkesidir.
Doktrinde ise, suçu bildirmeme suçunun mağduru kapsayıp kapsamadığı tartışmalıdır. Bazı yorumlar, mağdurun bildirim yükümlülüğünün pratikte uygulanmadığını, çünkü suçun daha çok tanık veya üçüncü şahıslar için tasarlandığını savunur. Ancak, kanun metni bu ayrımı yapmadığından, teorik olarak mağdurun da yükümlü olduğu kabul edilir.
Suçu Bildirmeme Suçunda Kast Unsuru ve Yargı Kararları Ne Diyor?
Suçu bildirmeme suçu (TCK 278), ancak failin suç işlendiğini bilmesi ve buna rağmen kasten bildirmemesi hâlinde oluşur. Bu husus, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi’nin 26.10.2017 tarihli, 2017/1932 E., 2017/2154 K. sayılı kararında açıkça vurgulanmıştır.
Söz konusu kararda, sanık A.Ö. hakkında hırsızlık suçuna doğrudan katılmadığı açık olmasına rağmen, yalnızca olay yerine sanığı götürdüğü için “suçu bildirmeme” suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir. Ancak İstinaf Mahkemesi şu tespiti yapmıştır:
“Sanığın bu yönde bir kastının da dosya kapsamına göre belirlenemediği anlaşıldığından… suçu bildirmeme suçunun unsurları oluşmamıştır.”
Bu kararla birlikte şunlar açıkça ortaya konmuştur:
- Suçu bildirmeme suçu için bilgi yeterli değildir, kast da şarttır.
- Sanık, olayın suç olduğunu bilmediği sürece sorumluluk taşımaz.
- Her olayın bildirilmemesi, otomatik olarak TCK 278 kapsamına sokulamaz.
Bu emsal karar, TCK 278’in keyfi genişletilmesinin önüne geçmek adına önemli bir içtihat oluşturur.

Sonuç: TCK 278 Uygulamasında Dikkat Edilmesi Gerekenler
- Kendisine karşı işlenen suçlarda bildirim yükümlülüğü yoktur.
- Şikâyete tabi suçlarda bildirim yükümlülüğü yoktur.
- Failin suçtan haberi yoksa, bildirim yükümlülüğü yoktur.
- Failin kastı yoksa, TCK 278 uygulanamaz.
- Gaziantep BAM 6. Ceza Dairesi Kararı bu konuda emsal niteliğindedir.
Cezasızlık Durumu – TCK 278/3’ün Yorumu
“Anne suçu bildirmek zorunda mı? Bildirmezse ceza alır mı?”
Toplumun en hassas yerlerinden biri aile içi ilişkiler. Özellikle anne, baba, eş gibi kişilerin suça dair bir bilgiye sahip olduklarında bunu yetkililere bildirme yükümlülükleri konusunda kanun koyucu bir istisna tanımış durumda. Türk Ceza Kanunu’nun 278. maddesinin üçüncü fıkrası tam da bu noktaya temas ediyor:
“Tanıklıktan çekinebilecek olan kişiler bakımından cezaya hükmolunmaz.”
Yani, bir kişi eğer Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca tanıklıktan çekinme hakkına sahipse, aynı zamanda suçu bildirmeme suçundan da sorumlu tutulamaz. Örneğin bir anne, çocuğunun işlediği bir suçu öğrenirse ve bunu yetkililere bildirmezse, sırf bu yüzden cezalandırılmaz. Zira tanıklıktan çekinme hakkı onun Anayasal güvencesidir.
Ancak her şey bu kadar net mi? Hayır.
Çünkü kanun, bu cümleyi bir koruma kalkanı gibi tanımlasa da, aynı fıkrada şu ifadeyi de saklı tutmuştur:
“Ancak, suçu önleme yükümlülüğünün varlığı dolayısıyla ceza sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır.”
İşte bu “saklı tutma” ifadesi, her istisnanın da bir istisnası olduğunu gösteriyor. Eğer kişi, örneğin bir annenin çocuğunu koruma yükümlülüğü varsa, bu durumda sessiz kalması yalnızca bir “bildirmeme” değil, aynı zamanda “önlememe” eylemine dönüşür.
Örnek verelim:
7 yaşındaki kız çocuğu annesine, komşusu tarafından cinsel istismara uğradığını söylüyor. Anne, durumu ciddiye almıyor ya da duyduğu halde yetkililere bildirmiyor. Bir süre sonra aynı kişi bu çocuğa tekrar zarar veriyor. İşte bu durumda sadece “bildirmediği” değil, önlemediği için de annenin sorumluluğu gündeme gelebilir. Çünkü onun bu olayda artık sadece bir tanık değil, çocuğun korunmasından birinci derecede sorumlu “garantör” konumunda olduğu kabul edilir.
Yargıtay ve akademik doktrin bu gibi durumlarda, tanıklıktan çekinme hakkının ceza sorumluluğunun ortadan kalkmasına her zaman yetmeyeceğini; kişinin özel koruma yükümlülüğü altında olup olmadığının ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Bildirme Yükümlülüğünün Sınırları
“Her suçu bildirmeyen suçlu mudur?”
Türk Ceza Kanunu’nun 278. maddesi, bir suç işlendiğini öğrenen kişinin bunu yetkililere bildirmesini öngörür. Ancak her durumda “bildirmedi” diye bir kişiye ceza verilemez. Zira bazı hallerde, bu yükümlülüğün objektif olarak yerine getirilmesi mümkün değildir.
Peki hangi durumlarda suçu bildirme yükümlülüğü ortadan kalkar?
a) Fiilî imkânsızlık varsa yükümlülük doğmaz
Bir kişi eğer gerçekten bildirim yapamayacak durumdaysa, bu durumda ondan beklenmeyecek bir yükümlülüğü yerine getirmesi istenemez. Örneğin:
- Hayati tehlike altındaysa,
- Ölüm tehdidiyle sindirilmişse,
- Fiziksel ya da psikolojik olarak bastırılmış, korkutulmuşsa,
- Bilinci kapalı veya hareket etme iradesi ortadan kalkmışsa…
Bu gibi durumlar, failin bildirim yükümlülüğünü ortadan kaldırır. Hukuk, kişiden insanüstü bir cesaret beklemez.
b) Bildirim, makul sürede yapılmalı
Kişi her ne kadar ilk anda bildirim yapamasa da, güvenli bir ortam sağlandıktan sonra yani ilk fırsatta yetkili makamlara bildirimde bulunması gerekir. Aksi halde, yükümlülüğünü kasten ihmal ettiği sonucuna varılabilir.
Örneğin:
Suçun işlendiğine tanık olan bir kişi, olay yerinde korkudan konuşamamış olabilir. Ancak günler geçmiş, ortam sakinleşmiş, tehdit ortadan kalkmışsa artık suskunluk mazur görülemez. Bildirim yükümlülüğü, o andan itibaren yeniden başlar.

Unutulmamalı:
Kanun, her vatandaşın adalete yardımcı olmasını bekler. Ancak bunu insan doğasına ve güvenlik koşullarına uygun olarak değerlendirir. Dolayısıyla ceza hukuku bu tür yükümlülükleri değerlendirirken soyut değil, somut olayın tüm psikolojik ve fiziksel şartlarını dikkate alır.
“Hakkında nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından dava açılan sanık A.’ın aşamalarda yüklenen suçlamaları kabul etmeyerek, olay tarihinde motosikleti ile giderken sanık E.’i yolda gördüğünü, sanık E.’in kendisini Mısır Çarşısı’na götürmesini istediğini, daha öncesinden de tanıdığı sanık E.’in isteği üzerine bir karşılık almadan sanık E. B.’yi yoldan alarak Mısır Çarşısına götürdüğünü, sanık E.’in işlediği hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından bilgisi ve haberinin olmadığını, suça katılmadığını, sanık E.’in elindeki eşyalar hakkında da bilgisinin bulunmadığını savunması, sanık A.’ın aşamalarda değişmeyen bu savunmalarının sanık E. B.tarafından da değişmeyen biçimde doğrulanması karşısında, sanık A. Ö.’ın yüklenen nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarına katıldığına ilişkin her türlü şüpheden uzak ve somut, mahkumiyet için yeterli kanıtın bulunmaması ayrıca sanığa yüklenen nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarının suçu bildirmeme suçuna da dönüşmeyeceği gibi sanığın bu yönde bir kastının da dosya kapsamına göre belirlenemediği anlaşıldığından, sanık A. Ö.’ın yüklenen nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından beraati yerine, yerinde olmayan gerekçe ile suçu bildirmeme suçundan TCK.nun 278/2 maddesi delaletiyle aynı Yasa’nın 278/1 maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmesi, Hukuka aykırı, istinaf başvurusunda bulunan sanık A. Ö. müdafiinin istinaf itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. CEZA DAİRESİ Esas:2017-1932 Karar:2017-2154 Karar Tarihi:26.10.2017
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2024 Kararı: Aynı Kastla Gerçekleşen Suçu Bildirmeme Eylemleri Tek Suç Sayılır
Suçu bildirmeme suçu, birden fazla faile ilişkin olsa bile tek bir kast iradesiyle işlenmişse, ayrı suçlar değil tek bir suç oluşturur mu?
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 11.01.2024 tarihli ve 2023/4273 E., 2024/204 K. sayılı kararı bu soruya açık bir şekilde cevap vermektedir.
Olayın Özeti
- Sanık, henüz 7 yaşındaki kızının, biri üvey babası diğeri mahalledeki bir esnaf olan iki kişi tarafından cinsel istismara uğradığını öğrendi.
- Mağdur çocuk yaşadıklarını annesine anlattı. Ancak anne, bu durumu adli makamlara bildirmedi.
- İlk derece mahkemesi, her iki fail için ayrı ayrı suçu bildirmeme suçu oluştuğu gerekçesiyle sanığı iki kez TCK 278 uyarınca cezalandırdı ve iki ayrı adli para cezası verdi.
Yargıtay Ne Dedi?
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, bu kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek hükmü bozdu. Gerekçesinde şu ifadelere yer verdi:
“Sanığın, aynı kast iradesiyle ve aynı zaman dilimi içinde gerçekleştirdiği bildirmeme eylemi, tek bir suçu bildirmeme suçu oluşturur. Bu nedenle ayrı ayrı ceza verilmesi isabetsizdir.”
Bu Karar Neden Önemli?
- Suçu bildirmeme suçu, failin kastına ve öğrenme anındaki eylemine göre değerlendirilir.
- Birden fazla failin işlediği suçu öğrenmek, her biri için ayrı bir suç oluşturmaz.
- Eğer bildirmeme eylemi, aynı bilgi, aynı zaman ve aynı iradeyle gerçekleşmişse, tek bir suç oluşur.
- Karar, mükerrer cezalandırma yasağı ve ceza adaletinin korunması açısından önemlidir.
TCK 278 Uygulamasında Belirleyici Olan Nedir?
- Kast birliği: Bildirmeme eylemi aynı düşünceyle yapıldıysa, tek suç kabul edilir.
- Eylem zamanı: Suçları farklı zamanlarda öğrenip bildirmediyse, her biri ayrı değerlendirilebilir.
- Bilginin kapsamı: Olayların detayına hakimiyet ve kesin bilgi düzeyi önemlidir.
Anne-Baba Gibi Yakınların Durumu Ne Olur?
TCK 278’in son cümlesi şöyledir:
“Tanıklıktan çekinebilecek olan kişiler bakımından cezaya hükmolunmaz. Ancak suçu önleme yükümlülüğüne ilişkin hükümler saklıdır.”
Bu durumda, tanıklıktan çekinme hakkı olan kişilerin cezalandırılmaması gerekir. Ancak bu hükmün uygulanması için somut olayda açık bir değerlendirme yapılması gerekir. Bu kararda Yargıtay bu noktaya ayrıca girmemiş, yalnızca bir fiilin kaç kez suç oluşturacağı üzerinde durmuştur.
Sonuç
Yargıtay 8. Ceza Dairesi bu kararıyla birlikte, suçu bildirmeme suçunun kapsamını daraltan ve kastın birliğine dikkat çeken önemli bir içtihat ortaya koymuştur. Aynı bilginin bildirilmemesi durumunda failin birden fazla cezalandırılması, ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı görülmüştür.
SUÇU BİLDİRMEME SUÇU – EVLENDİRME MEMURUNUN GÖREVİNİ YAPTIĞI SIRADA YAŞI KÜÇÜK MAĞDUREYİ KAÇIRIP ALIKOYMA SUÇUNUN İŞLENDİĞİ ÖĞRENMİŞ OLMASI – SUÇU BİLDİRME SUÇUNDAN BERAATA KARAR VERİLMESİNİN HATALI OLMASI
“Sanık evlendirme memurunun, görevini yaptığı sırada kamu adına kovuşturulması gereken yaşı küçük mağdureyi kaçırıp alıkoyma suçunun işlendiği öğrendiğine ilişkin duruşmadaki savunması yöntemince tartışılıp reddedilmeden, suçu bildirme suçundan beraatına karar verilmesi, hukuka aykırıdır.” T.C. Yargıtay 4.CEZA DAİRESİ Esas:2004-11766 Karar:2006-13247 Karar Tarihi:28.06.2006
MERAYA TECAVÜZ VE SUÇU BİLDİRMEME EYLEMLERİ – SANIĞIN KÖY HÜKMİ KİŞİLİĞİNE AİT ALANA EV YAPILDIĞINI BİLMESİNE KARŞIN YETKİLİ MERCİLERE BİLDİRİLMEMESİ – GENEL KASITLA İŞLENEN SUÇTA ÖZEL KASIT ARANAMAYACAK OLMASI
“Sanığın köy hükmi kişiliğine ait alana ev yapıldığını bilmesine karşın yetkili mercilere bildirilmemesi biçimindeki eyleminin suçu bildirmeme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, genel kasıtla işlenen bu suçta özel kasıt arayarak yasal ve yerinde olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi, kanuna aykırıdır.” T.C. Yargıtay 4.CEZA DAİRESİ Esas:2006-9628 Karar:2007-1353 Karar Tarihi:12.02.2007
Yargıtay’ın Suçu Bildirmeme Suçuna Yaklaşımı: Manevi Unsurda İki Kriter
Yargıtay kararlarında suçu bildirmeme suçunun oluşabilmesi için iki temel unsurun birlikte varlığı aranır:
- Net bilgiye ulaşma: Kişinin bir suçun işlendiğine dair açık, kesin ve şüpheye yer bırakmayacak bilgiye sahip olması gerekir. Varsayım ya da belirsiz kanaat yeterli görülmez. Bu kapsamda özellikle failin anne, baba gibi mağdurla yakın ilişkisi varsa, suçu gerçekten öğrenip öğrenmediği somut delillerle ispatlanmalıdır. Örneğin çocuğun istismarına tanık olan annenin, olayın ağırlığını anlamamış olması yeterli bir savunma olarak görülmeyebilir.
- Bildirme imkânı: Kişi suçu öğrenmiş olsa bile eğer bunu bildirecek fiilî ya da psikolojik imkâna sahip değilse (örneğin ölüm tehdidi altında ise), cezai sorumluluğu doğmaz. Ancak öğrenmenin ardından kısa sürede güvenli bir şekilde yetkili makamlara ulaşma imkânı varsa ve bu yapılmamışsa, cezai sorumluluk gündeme gelir.
Bu yaklaşım, suçu bildirmeme suçunun yalnızca hukuki bir yükümlülük değil, aynı zamanda vicdani ve sosyal bir sorumluluk olarak da değerlendirildiğini ortaya koyar. Özellikle çocuğa karşı işlenen suçlarda, ebeveynin olaydan haberdar olup müdahale etmemesi durumunda “önleme yükümlülüğü” devreye girer ve cezasızlık istisnası uygulanmaz.