Türk Vatandaşı İle Evli Yabancıların Türkiye’deki Hakları
Türkiye’de Türk vatandaşıyla evlenen yabancı bireylerin yaşam haklarına, ikamet izni sürecinden aile birleşim hakkına, çocukların durumundan sınır dışı kararlarına kadar geniş bir yelpazede değineceğiz.
İkamet ve Aile Birleşimi Hakkı: Göç İdaresi’nin Rolü
Bir yabancı birey Türk vatandaşıyla evlendiğinde, bu durum Türk vatandaşlığına giden kapıları aralar. Bu kapılardan ilki ikamet iznidir ki bu izin, Göç İdaresi tarafından sağlanır. Ancak bazen, Göç İdaresi aile birleşimini engelleyerek ya da ikamet izni vermeyi reddederek sınır dışı kararı alabilir. Bu durum, aile birleşim hakkının ihlali anlamına gelir ve hukuka aykırıdır.

Eğer idare, Türk vatandaşıyla evliliğinize rağmen haksız yere sınır dışı kararı veriyorsa veya oturma iznini keyfi bir şekilde reddediyorsa, bu durumu mutlaka dava konusu yapmalısınız. Göç hukuku uzmanı bir avukatla çalışmanız, bu süreci hızlandırabilir ve haklarınızın korunmasına yardımcı olabilir.
Göç İdaresi İkamet İznini Vermiyorsa Ne Olur?
Bir yabancıya Göç İdaresi’nin ikamet izni vermemesi durumunda, burada belirleyici olan faktör, iznin reddinin haklı bir gerekçesi olup olmadığıdır. Eğer Göç İdaresi’nin izni reddetmesinin haklı bir sebebi varsa, yani yabancı suç işlediyse ya da ülkede bulaşıcı bir hastalık taşıyorsa, itiraz etmenin bir anlamı yoktur. Çünkü mahkemede itirazınız kabul edilmeyecektir.

Ancak, genel sağlık anlamında ülkede bulaşıcı hastalık taşımıyorsanız, insanlara zarar vermiyorsanız ve suç işlemediyseniz, herhangi bir hırsızlık yapmadıysanız ya da yaralama, yağma suçu, konut dokunulmazlığının ihlali gibi suçlara karışmadıysanız, ve bu durumda bile Göç İdaresi sizden izni reddediyorsa, bu durumu dava edebilirsiniz.
Türk Vatandaşı İle Evliyseniz ve Çocuğunuz Varsa Haklarınız Nelerdir?
Eğer Türk vatandaşı ile evliyseniz ve Türkiye’de doğan çocuğunuz varsa, çocuğunuz Türk vatandaşı sayılır. Bu durumda, çocuğunuzun ve sizin eğitim, sağlık ve aile birleşimi hakları anayasal haklarınızdan bazılarıdır.
Anayasa’nın temel prensipleri çerçevesinde, çocuk annesinden ya da babasından koparılamaz. 18 yaşından küçük çocuklar sınır dışı edilemez ve hatta, Türk vatandaşlığına sahip olan bir kişi, Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıdığı için sınır dışı edilemez.

Örneğin, çocuk yaşı küçükse ve babası Türkiye dışına çıkarılmak istenirse, çocuğun refakatçisi olmaması durumunda çocuk refakatsiz statüsüne düşer ve çocuğun tüm bakım ve gözetim yükümlülüğü devletin üzerine kalır. Bu hem çocuk hem de devlet için zorlu bir durum oluşturur.
Avukat Tutmanın Önemi
Hukuki yardım, yabancıların Türkiye’deki haklarını korumaları için önemli bir araçtır. Eğer ikamet izniniz verilmiyorsa veya sınır dışı ediliyorsanız, bu durumu mutlaka bir avukat ile görüşerek dava etmelisiniz.
Özellikle, sınır dışı edilme kararı alındıysa ve bu karar kesinleşmişse, durumu durdurmak için hemen dava açılması gerekir. Çünkü eğer sınır dışı edildikten sonra ülkeye geri gelmek isterseniz, bu durum daha karmaşık hale gelebilir. Ülkede giriş yasağı kaydı düşülebilir ve bu yasağın kaldırılması için açılacak davalar hem uzun sürebilir hem de maliyetli olabilir. Bu nedenle, durumu daha karmaşık hale getirmeden önce hukuki yardım almak önemlidir.

Sonuç olarak, Türk vatandaşı ile evli olan yabancıların Türkiye’deki hakları, bilgi, anlayış ve hukuki yardım gerektirir. Haklarınızın bilincinde olmanız ve bu hakları koruyabilmeniz için gereken hukuki yardımı almanız, Türkiye’deki yaşamınızı kolaylaştıracak ve aile birleşim hakkınızı, ikamet hakkınızı ve çocuklarınızın haklarını koruyacaktır. Bu süreçte, deneyimli bir avukatın yardımı, hukuki sürecin adil ve hızlı bir şekilde sonuçlanmasını sağlayabilir.
Keyfi Sınır Dışı Kararı ve Aile Birleşim Hakkı: Bir Davanın Hikayesi
Türk bir erkekle evli bir yabancı kadının başına gelenler, Türkiye’deki hukuk sistemini anlamak için ilginç bir vaka sunuyor. Anlatacağımız bu dava, kadının fuhuş suçlamasıyla karşı karşıya kalması ve sonrasında yaşadığı hukuki süreçleri içeriyor.
Jandarma, söz konusu kadına bir baskın düzenledi ve ona fuhuş suçlaması yöneltti. Ancak, dosyayı incelediğimizde, kadının fuhuş yaptığına dair herhangi bir somut kanıt veya belge ile karşılaşmadık. Kolluk kuvvetleri, kadını yabancı uyruklu olduğu gerekçesiyle keyfi bir şekilde gözaltına alıp, “seni serbest bırakacağız” diyerek bir evrak imzalattılar ve sonrasında kadını sınır dışı ettiler.
Bu olayın ardından kadın, Türk vatandaşı ile evlendi ve Türkiye’ye geri dönmek için vize başvurusunda bulundu. Ancak, daha önce üzerine atılı olan fuhuş suçu nedeniyle vize talebi reddedildi.

Dosya bize geldiğinde, fuhuş suçuna dair herhangi bir somut belge ya da delil olmadığını gördük. Sadece hukuka aykırı şekilde düzenlenmiş kolluk evrakları mevcuttu. Ne bir savcı arama kararı, ne bir müzekkere, ne kamera görüntüsü, ne de suçu kimin ihbar ettiği, nasıl tespit edildiği gibi detaylar bulunmuyordu. Sadece göstermelik, hukuka aykırı düzenlemeler ve sahte belgelerle doldurulmuş bir dosya vardı.

Yerel mahkemede, bu belgelerin sahte olduğunu ve hukuka aykırı şekilde düzenlendiğini defalarca belirttik. Aile birleşimi hakkı gereği müvekkilin çocuğu olduğunu, çocuğun babasının Türk vatandaşı olduğunu ve kadının Türkiye’ye yasal yollardan gelme hakkı bulunduğunu defalarca anlattık. Ancak mahkeme ne çocuğun durumunu ne de kadının aile birleşimi hakkını geçerli bir sebep olarak kabul etti.
Karara karşı hukuki süreçlerimizi kullanarak üst mahkemeye itiraz ettik. Üst mahkeme, itirazlarımızı kabul ederek aile birleşim hakkımızın bulunduğunu ve kadının Türkiye’ye dönebileceğini belirterek davamızı kabul etti. Bu dava, Türkiye’deki hukuki süreçlerin ve aile birleşim hakkının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
EMSAL KARAR METNİ

Bir yanıt yazın